Lale Lokantası

Akhisar Üniversitesi

lale

01-01-1970 00:00 Kategori: Magazin

Şok İddia! PKK İle İrtibat Kuran Üst Yönetim

Şok İddia! PKK İle İrtibat Kuran Üst Yönetim
  • Facebook Paylaş
  • Yorum Yaz

""

Gazeteci Günay Aslan: Genelkurmay PKK yla iki koldan görüşüyordu. Canlı yayında Ankara dan faks bile geçtiler. Başbakanların ve Genelkurmaybaşkanlarının geliş sırasına göre terör örgütüyle kurduğu irtibatların ayrıntıları..


"GENELKURMAY PKK YLA İKİ KOLDAN GÖRÜŞÜYORDU" 



Avrupa da yaşayan Günay Aslan,Genelkurmayile PKK arasındaki gizli görüşmeleri Taraf gazetesine anlattı: 



"1998 de özel bir program yaptık. Öcalan ı yayına aldık. Ankara dan da bir asker katılacaktı. Sonra telefon yerine faks çekti. Ateşkes istiyorlardı." 



Günay Aslan Genelkurmay ın 1997 de iki cepheden PKK ile görüştüğünü ise şu sözlerle dile getirdi: 



"Bir albay Avrupa da örgütün sorumlusuyla görüşüyordu. Bier albay da Türkiye deki cezaevi sorumlusuyla. Bu görüşmeye Av. Selim Okçuoğlu aracılık ediyordu. Üç aşamalı çözüm önerildi." 


 




 


GÜNAY ASLAN * / TC ile PKK arasındaki ilk görüşmeler PKK’nin 1984’teki Eruh ve Şemdinli baskınlarından sonra başladı. Görevli albaylar hapisteki PKK’lilerle görüştü


Türkiye kritik bir eşikten geçiyor. 25 yılı ‘düşük yoğunluklu çatışmayla’ geçen Kürt sorunu günümüzde ‘Türk-Kürt boğazlaşmasının’ işaretlerini veriyor. Süreç, bu ülkenin kaderinde söz sahibi olan herkesi Kürt meselesinde yeni bir karar almanın eşiğine getirmiş bulunuyor.


Ne ki tablo hiç de iç açıcı görünmüyor. Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, ‘sözün bittiği yerde’ olduklarını söylüyor. Kuzeyi güneyiyle; parlamenteri bölge yöneticisiyle Kürtleri tehdit ediyor. AKP Hükümeti hem generalden yana hem değilmiş gibi bir tutum izliyor. İktidar her zamanki gibi ‘ortayolculuk’ yapıyor. Ana muhalefet partisi CHP sistemin kendisine vurduğu prangaları çözemiyor. Devletin partisi olmaktan çıkıp halkın partisi haline gelemiyor. MHP ise ‘olağanüstü hâl ilan edilmesi’ ve ‘Kandil’e kara harekâtı yapılması’ için bastırıyor. BDP bunlara karşı ‘barış ve demokrasi’ mücadelesi veriyor.


Sivil toplum örgütleri, yazarlar, aydınlar ve sıradan insanlarsa akan kanın durmasını, herkesi tüketen kirli savaşın sonlanmasını istiyor. Kamuoyunun dikkatleri bu amaçla yeniden Öcalan’a ve PKK’ye çevrilmiş bulunuyor. Türkiye toplumunun ezici çoğunluğu PKK’den yeni bir ‘ateşkes’ bekliyor. Öcalan ve PKK’yse bunun ‘çift taraflı’ olmasında ısrar ediyor. Kürt tarafı ordunun operasyonlarına son vermesi gerektiğini söylüyor. Aksi durumda zaten ateşkesin pek bir anlamı olmuyor.


Bu kritik süreçte en çok da ‘PKK’yle görüşme’ meselesi tartışılıyor. Kimileri bunu destekliyor, kimileriyse karşı çıkıyor. Karşı çıkanlar böyle bir şeyin ‘asla mümkün olamayacağını, devletin PKK’yle pazarlığa oturamayacağını’ söylüyor.


Bu yazımda, düşük yoğunluklu çatışmayla’ geçmiş son 25-26 yılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti (TC) ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasındaki açık-gizli görüşmeleri yazacağım. Tarihlerini, aktörlerini ve içeriklerini vererek -özeleyazacağım. Ayrıca her görüşme veya ateşkes sonrası gündeme gelen bazı olayları dikkatinize sunacağım.


Taraf gazetesinden Yıldıray Oğur bu konuda iki yazı kaleme aldı. (6 ve 8 Temmuz). Oğur yazılarında PKK’nin 1 Eylül 1998 tarihinde ilân ettiği ateşkes sürecini yazdı. Bunu da 28 Şubat süreciyle irtibatlandırdı. İlk yazısı için ‘Genelkurmay- PKK dayanışması’ başlığını kullandı. Ancak ikinci yazısında ‘dayanışmanın’ yerini ‘görüşme’ aldı.


Objektif olanın ‘görüşme’ olduğuna inanıyorum. Genelkurmay ile PKK arasında ‘dayanışma’ olduğunu söylemek doğru değildir. Kaldı ki Kürtlerin haklı insani; ulusal ve demokratik mücadelelerine ‘Ergenekon gölgesi’ düşürmek, Ergenekon mağduru Kürtleri son derece üzmektedir. Ayrıca bu sorunun barışçıl çözümüne zarar vermektedir.


Elbette varsa bir belge veya bilgi açıklanmalıdır. PKK ve Öcalan’ın bu konudaki tutumları açıktır. PKK birçok kez ‘varsa bildiğiniz, açıklayın’ demiştir. Öcalan, Ergenekon savcılarına birçok dilekçe göndermiştir. Ancak bunlar görmezden gelinmiştir.


TC ile PKK arasında neredeyse 25 yıl öncesinden başlayan ve günümüze kadar devam eden bir dizi görüşme yapılmıştır. Bunların çoğunun içeriği ve sonuçları PKK tarafından yayınlanmıştır.


Türk devleti Türkiye toplumunun balık hafızalı yapısından yararlanıyor. Bu yüzden ‘görüşmem’ ve ‘muhatap almam’ diyor. Fakat, arşivler farklı şeyler söylüyor. Arşivler neredeyse bu savaş başladığından bu yana TC ile PKK arasında ‘görüşmeler’ yapıldığına işaret ediyor. Doğrusu TC ile PKK arasında bu kadar çok görüşmenin yapılmış olması beni şaşırtmıyor.


Çünkü bu, devletin soruna verdiğini önemi ve ‘çok boyutlu’ çalıştığını gösteriyor. Fakat bu görüşmelere rağmen sorunu neden çöz(e)mediği sorusunu da yanıtlamak gerekiyor. Kanımca bunun yanıtını Türkiye’nin ‘irade parçalanması’ ve ‘sorunun uluslararasılaşmasında’ aramak gerekiyor.


 


Görüşmelerin tarihleri ve aktörleri


TC ile PKK arasındaki ilk görüşmeler PKK’nin 15 Ağustos 1984’teki Eruh ve Şemdinli baskınlarından sonra başladı! Genelkurmay’ın görevlendirdiği birçok subay cezaevinde bulunan PKK yöneticileriyle görüştü. Çoğu albay rütbesindeki bu subaylar periyodik olarak PKK’lilerle ‘Kürt sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin’ tartışmalar yürüttüler. Bunlar elbette ‘resmî’ görüşmeler değildi. Bu yüzden tutanak düzenlenmedi.


1988-1991 arasında ise devlet, Öcalan’a ‘aracılar’ gönderdi. Bunların hiçbiri resmî devlet görevlisi değildi. Öcalan bu yüzden basına ‘devlet çekinmesin, bir subayını göndersin, görüşelim’ demecini verdi.


Devlet subay yerine Talabani’yi gönderdi. 1993 yılı başında Cumhurbaşkanı Özal, şimdi Irak’ın Cumhurbaşkanı olan Celal Talabani’yi Öcalan’a gönderdi. Öcalan, Özal’ın önerisiyle 17 Mart 1993’te 25 günlük ateşkes ilan etti. 16 Nisan’da ise yine Özal’ın önerisiyle ateşkesi süresiz olarak uzattı.


Ne var ki 17 Nisan günü Özal şüpheli bir ölümle hayata veda etti. Ateşkes de PKK’nin 33 askeri öldürdüğü ‘Bingöl eylemiyle’ sona erdi. Başbuğ, geçenlerde, o dönem Bakü- Ceyhan boru hattı gündemdeydi, bu eylem o projeyi sabote etmeye yönelikti’ dedi.


Ancak, PKK’nin tek taraflı ateşkesine rağmen gerillaya dönük operasyonların neden devam ettirildiğine ve PKK’nin ‘misilleme’ kararına rağmen, 33 askeri silahsız ve korumasız neden gönderdiklerine değinmedi. Askerleri neredeyse zoraki yola çıkaran komutanın Ergenekon sanığı olarak Silivri’de yattığını da söylemedi!


 


İkinci öneri Çiller’den geldi


1995 yılında bu kez Çiller devreye girdi. Başbakan Tansu Çiller savunma eski bakanlarından Ercan Vurulhan’ı danışmanlık görevine getirmişti. Vuralhan, 1995 Mart’ının ilk haftasında Avrupa’da gizlice görüştüğü Talabani’ye Çiller’den bir mesaj getirdi. Çiller mesajında, Öcalan’dan ‘ateşkes’ talep ediyordu. Vuralhan’ı Ankara’ya yolculayan Talabani 14 Mart 1995 tarihinde yazdığı bir mektupla bunu Öcalan’a iletti. ‘Tansu Çiller, siyasi bir çözümün peşindedir ‘ diye de ekledi.


Talabani mektubunda Çiller’in taleplerine de yer vermişti. Buna göre, ‘ PKK önce bir yıl sürecek bir ateşkes ilan etmeli, bu süre içinde şiddet eylemlerine girişmemeli ve terörden vazgeçtiğini ilan etmeli’ydi!


PKK lideri Öcalan, Çiller’e -Talabani üzerinden- bir mektup gönderdi. Önce ‘diyalog’ istedi. ‘Halka yönelik saldırılardan uzak durulması, PKK’ye dönük operasyonlardan kaçınılması halinde ateşkes ilan etmeye hazırım’ dedi.


Çiller’in koalisyon ortağı SHP’nin eski Dışileri Bakanı Hikmet Çetin de işin içindeydi. Çetin, Londra’da yaşayan gazeteci Kamuran Karadağ’ı kendine ‘aracı’ seçmişti. O da ‘devleti adına’ üstelik, ‘siyasal çözüm için PKK’nin savaşı sonlandırmasını’ istemişti.


Öcalan, 11 Mayıs 1995 tarihinde Çetin’e de bir mektup gönderdi. Yine ‘karşılıklı diyalog’ istedi. ‘Çözüme ilişkin girişimlerinize anlamlı karşılık vereceğim’ de dedi. Bu karşılık yıl sonunda geldi.


PKK lideri, 15 Aralık 1995 tarihinde MED TV’den canlı olarak yayınlanan, moderatörlüğünü yaptığım programda ateşkes ilan etti.


Ne var ki az kalsın uydumuz düşecekti. Zira, canlı yayın boyunca Türkiye’deki askerî bir üsten (Çanakkale) televizyonumuzun yayın yaptığı uyduya korsan sinyaller gönderilmekteydi. Buna rağmen karar ilan edildi. PKK ikinci kez ateşkes ilan etmiş, çatışmalara tek yanlı son vermişti.


Fakat bunun hemen arkasından Güçlükonak katliamı geldi. 16 Ocak 1996’da Güçlükonak’ta bir minibüs önce tarandı, sonra da yakıldı. Olayda 11 Kürt köylüsü hayatını kaybetti. Genelkurmay hemen bir açıklama yaparak ‘eylemi PKK yaptı’ dedi. Ancak gerçek kısa sürede ortaya çıktı; fail Jitem’di!


Arkasından ‘Öcalan’a suikast’ haberi geldi. Çiller bunun için, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile Ergenekon sanığı, emniyet eski Özel Harekât Başkan Vekili İbrahim Şahin’i görevlendirmişti.


 


Çiller gitti, Yılmaz geldi, ‘aracı’ değişti


Çiller ‘ateşkes’ istemiş, Öcalan ‘karşılıklı diyalog’ demiş,ardından önce ateşkes, sonra suikast girişimi gelmişti. 1995 seçimlerinden sonra DYP-SHP Hükümeti’nin yerini ANAP-DYP Hükümeti aldı. Şimdi Mesut Yılmaz başbakandı.


Yılmaz da diğer liderler gibi Kürt sorununun yarattığı sorunların altında eziliyordu. Soluk almak, aldırmak istiyordu. Görevi devralır almaz o da PKK’nin kapısını çaldı. Başbakan Yılmaz’ın ‘özel danışmanı’ yazar Alev Alatlı bu amaçla Avrupa’ya çıkarma yaptı.


Alatlı 16 Nisan 1996 günü Brüksel’de PKK’nin Avrupa sorumlusu Abdurrahman Çadırcı’yla buluştu. Alev Hanım, sorunun siyasal çözümü için ‘yapılması gerekenleri konuşmaya’ gelmişti. Alatlı, Çadırcı’nın sorusu üzerine bu görüşmeden Genelkurmay’ın haberdar olduğunu söyledi.


Görüşmelerin ilk turu ‘başarılı’ geçti. Alatlı ikinci gelişinde Öcalan’a gidecekti. Taraflar belli aralıklarla görüşmelere davam edeceklerdi. Fakat bu kez yeni bir suikast girişimi gerçekleşti! 6 Mayıs 1996 günü Şam’daki PKK okulunun yakınlarında C-4 patlayıcılarla dolu bir minibüs infilak ettirildi. Eylemi Yeşil örgütlemişti. Minibüsün bırakıldığı yer Öcalan’ın geçiş güzergâhıydı. Öcalan o esnada okulda değildi ama mesaj verilmişti.


Öcalan o gece yaptığı televizyon konuşmasında ‘biz barış, kardeşlik diyoruz, bu savaşı bitirelim diyoruz, karşılığında bomba alıyoruz’ dedi. Öcalan’ın suikast girişiminden Yılmaz’ı sorumlu tutması üzerine Alatlı bir daha PKK’ye gel(e)medi.





Bu haber 2429 defa okunmuştur.
HABERE YORUM YAZIN



FACEBOOK YORUM


DİĞER Magazin HABERLERİ

Karahan

gazete manşetleri
ANKETİMİZE KATILIN

iyi mi

NAMAZ VAKİTLERİ
PUAN DURUMU

E-BÜLTEN ABONELİĞİ